Bir zamanlar Zeynep adında genç bir kadın, küçük bir kasabada yaşayan sade bir terziydi. Zeynep, dürüstlüğü ve adanmışlığıyla tanınıyordu. Bir gün, kasabasına zengin bir tüccar olan Ahmed geldi. Ahmed, kasabanın en güzel kumaşlarını ve değerli tekstil ürünlerini satmaya başladı. Ancak, herkesin bildiği bir şey vardı: Ahmed, bazı mallarıyla haksız kazanç elde etmişti.

Zeynep, Ahmed'in dürüst olmadığını fark etti, ancak kasabada Ahmed'e olan hayranlık büyüktü. Zeynep Allah'a dua etti ve kararını verdi: Ahmed'in haksız kazançlarına karşı çıkacaktı.

Bir gün, kasaba halkına seslendi ve Neml Suresi'nden alıntı yaptığı bu ayeti paylaştı. "De ki: 'Allah, size rızık olarak verdiklerini düşünün; siz ondan bazısını haram, bazısını helâl kıldınız. Şimdi yalan yere Allah'a mı iftira ediyorsunuz?'"

Zeynep, kasaba halkını düşünmeye ve haksız kazançları sorgulamaya çağırdı. İnsanlar, kendi rızıklarını dürüstlük ve adalete uygun bir şekilde elde etmenin önemini kavramaya başladılar. Zeynep'in cesareti, kasaba halkında bir uyanış yarattı.

Ahmed ise bu durumu öğrendiğinde öfkelendi ve Zeynep'e karşı çıkmaya karar verdi. Ancak kasaba halkı, adalete ve dürüstlüğe olan inançlarını güçlendirmişti. Zeynep'in etrafında bir dayanışma oluştu.

Sonunda, kasaba halkı Ahmed'e karşı durdu ve haksız kazançlarını reddetti. Ahmed, kendi yoluna gitmek zorunda kaldı. Zeynep, kasaba halkının adil ve dürüst bir yaşam için bir araya gelmesine öncülük ettiği için minnettarlıkla hatırlandı.

A. K. Öner